2010/11/14

Bağırmak istiyorum!

Kasım kastırıyormuş abii! Yazacak onlarca şey var ama yok. Iıh! Elim gitmiyor bilgisayara. Öküzlüğüm tuttu diğer blogları bile okumuyorum. Okumak istiyorum ama bilgisayarın başında vakit geçirmeyi sevmiyorum artık. Dizi izliyorum sürekli. Chuck, The big bang theory, Himym, Gossip Girl, House, Fringe ve yazmaya üşendiğim onlarca dizi.

Şu 3 gündür sürekli içim daralıyor. En mutlu olduğun anlarda bile alttan alta bir şey kemirir ya beynini. Hah! Ondan işte!
En yakın arkadaşlarımdan biri gidecek mesela. Deniz. Cuma akşamı kaldım onda. Doğa-Deniz ve ben. Bir mutluyum, bir üzgünüm. Sürekli anılar kemiriyor beynimi. Deniz'in evine ilk gidişim geliyor. Aynı şeyleri yapmamak için (affedersiniz) götümü yırtıyorum ama olmuyor. Rakı içtim, eğlendim, anlattım, ağladım, anlattım, ağladım, sızdım...Deniz ile bir büyük devirmedim demem en azından. Eğlendim ama üzüldüm. Sürekli aklıma bir şeyler geldi. Dilim çözüldü. Sanki ağzımdan kerpetenle laf alınıyor haa! "Nasılsın?" diye sormadan derdimi anlatan bir insanımdır. Dilimin çözülmesi normal bir durum yani. Sabah Deniz'in küfürleri ile uyandım. Pasaportu geldi ve şu 1 hafta içinde Almanya'ya gitmesi kesinleşti. 1 yıl orada kalacak yea! Asabım bozuldu! Herşeyimi bilen arkadaşım gidiyor. "Artık kimseye derdimi anlatamam. Sıkıyor artık. Olayları anlatıyorsun ama yarısında ağzına tıkıyorlar lafı." dedim Deniz'e bugün. Gerçi emşnşm Deniz bile memnun değildir bu kadar çok şey dinlemeye. Yüzüme "Gerizekalısın" diyor ama eminim içinden bin katını diyordur. olsun. Herşeye rağmen dinliyor. Ağzıma sıçsa, duymak istemediklerimi söylese bile konuşuyor benimle. Ağzıma tıkamıyor lafı. O yüzden özleyeceğim onu. Herşeyimi bilen bir insan o. Korktuğum şeyleri dile getiren, beni korumaya çalışan, ilerde pişman olacağımı bildiği için beni engelleyen, yaşadıklarımı bilen, salaklıklarıma katlanan, dinleyen, eleştiren, ağzıma sıçan, mutlu günümde yanımda olan, mutsuz olduğumu söylemeden anlayan, çok içtiğim için kızmayan,...Bunlar işte. Şimdi bu kız 1 yıl yok. Almanya'da. Buraya bunları yazma sebebim ise...Böyle ne bileyim. Gidiyor falan diye değil. Değişmesin diye. En azından bana karşı olan tutumu değişmesin diye yazdım galiba. Bu kadar dürüstüm işte.(: 1 yıl çok uzun bir süre. En azından benim için. Değişmeyeceğini bilsem yazmazdım büyük ihtimalle. Ama nedense çok değişeceğini düşünüyorum. Hüzünleniyorum bir de. Bütün sevdiklerim gidiyor tek tek. Yalın kalıyorum yavaş yavaş. Canım acıyor. Değer veren insanların gitmesi kötü. Çok kötü. Çok özlüyorum beni bırakıp giden insanları. En ufak bir şey bile hatırlatıyor ve ben çok büyük küfürler ediyorum salaklıklarıma. Öyle işte! Böyle bir yazı oldu.

16 yorum:

DenizB. dedi ki...

hiç korkma ben değişmem, en azından arkadaş olarak değişmem. Ama umarım sen değişirsin, arkadaş olarak değil Şiva olarak. ay lav yu. valla lan

oltaignesiyim dedi ki...

Değişmem lazım zaten. Ama ne zaman bakalım?!
Ich liebe dich. Cidden!

Mia Wallace dedi ki...

ypma böyle yaz.. oku.
üzgün olma :(

oltaignesiyim dedi ki...

İşte tutuyorum nedense içimde Mia. Kötü ama elim kalvyeye zor gidiyor.):

Profösör dedi ki...

Bayramınızı en içten dileklerimle kutlarım.

Profösör dedi ki...

Küçük balık, yiyecek bir şey sanıp süratle atıldı çapariye. Önce müthiş bir acı duydu dudağında... Sonra hızla çekildi yukarıya. Aslında hep merak etmişti denizlerin üstünü. Neye benzerdi acaba gökyüzü. Balıkçının parmakları hoyratça kavradı onu ve küçük balık anladı yolun sonunun geldiğini. Koca denizlere sığmazdı, oysa şimdi yüzerken küçücük yeşil leğende, cansız dostlarına değiyordu ister istemez. Bir kedi yalanarak baktı gözünün içine. Yavaşça karardı dünya; başı da dönüyordu. Son kez düşündü derin maviyi, beyaz mercanı, bir de yeşil yosunu.
İşte tam o sırada eğilip aldım onu, yürüdüm deniz kenarına. Bir öpücük kondurdum başına. Sade bir törenle saldım denizin sularına. Bir an öylece baka kaldı, sonra sevinçle dibe daldı gitti. Teşekkürü de ihmal etmemişti, birkaç değerli pulunu avuçlarımda bırakarak. Balıkçı ve kedi şaşkın baktılar yüzüme: "Neden yaptın bunu?" diye sorar gibiydiler.
"Bir gün" dedim, "Bulursam kendimi yeşil leğendeki küçük balık kadar çaresiz, son ana kadar hep bir ümidim olsun diye."

Ümidinizin kalmadığı anlarda, bu hikâyeyi düşünüp, teselli bulabilirsiniz.

oltaignesiyim dedi ki...

Profösör Teşekkür ederim, sizin de bayrramınız kutlu olsun.(:

oltaignesiyim dedi ki...

Profösör Çok güzel bir hikaye. Ümitsizliğe düştüğüm anlarda hatırlayacağım bu hikayeyi.(:

Batuhan Yıldız dedi ki...

O değil de güzel müzik, aferin...

oltaignesiyim dedi ki...

Batuhan! Bloguma baktığının kanıtı gibi bu yorum. Senden böyle bir yorum almak mutluluk verici.

Alllah belamı versin! "Senden güzel yazan yok" dedin sanki. Ne heyecan yaptım be!

Penny Lane dedi ki...

Yazmayı sakın bırakma Şiv'a.. En yakın arkadaşın gitmiş olabilir ama ona anlatıyormuş gibi yaz. Bu belki biraz olsun rahatlatır seni. İyi olmanı istiyorum. Üzülme..

Batuhan Yıldız dedi ki...

Severim ben blog okumayı zaten, devam et böyle =)

oltaignesiyim dedi ki...

girl with the red balloon Çok rahatlatıyor orası ayrı. Sen de üzülme.(:

oltaignesiyim dedi ki...

Allahhh! Blog okumayı sevdiğini biliyordum ama böyle yorumlu-kanıtlı güzel oldu.(: Aynen devam.

MeLLy dedi ki...

Benim de üstümde bir ağırlık var bu ay.. Hep bilgisayarın başında olmama rağmen pek yazamıyorum.. Nazarlara mı geldik nedir... :p

oltaignesiyim dedi ki...

MeLLy Gerçekten ben de aynı durumdayım. Sürekli bilgisayarın başında olmama rağmen yazamıyorum. Göze geldik. (: