Kurs bitti ama Şiv'a durmaz.
"Bir filtre kahve içem kendime gelem yeaa" diyerek oturdum kafeye. Sigara içiyorum yaa, Allah kahretsin! Dışarıda oturup kahve-sigara-kitap keyfi yapayım dedim. Demez olaydım. Bir taraflarım fena dondu.
Ellerim morardı, okuduğum kitabı anlamadım, sigaranın tadı yoktu, kahveye fazla şeker atmışım... Kısacası orada oturduğum 2 saat işkence oldu bana. "Kalksaydın lan!" demeyin sakın. İnatla keyif almaya çalıştım resmen. Haa! Bir halt olmadı.
Kalktım anneanneciğime gideyim dedim. Evde olmadığını biliyordum ama nasılsa anahtar var yeaa.
İşin aslı öyle değilmiş.
Anahtarı soktum. Lan! Dönmüyor. Oturdum merdivenlere radyo dinlemeye başladım telefonumdan. Aldırma gönüüül aldırmaaaaa diye bağırıyor amcam. Birden hüzünlendim. Beni öyle gören müebbet hapis cezası almışım zanneder. Fena kaptırdım. Sonra bir umut tekrardan denedim anahtarı. "N'oluyor yeaa?" diye bağırdım. Anahtar döndü resmen.
Çıtınk!
Kapı açıldı. Ulan! Niye geriyorsunuz beni? Eve girdim "Vuhuueeaaa" diye bağırarak dans ettim. Oturdum televizyon izledim, karnımı doyurdum, ağladım biraz. Bu ağlamak hayatımın bir parçası oldu artık. Asabım bozuluyor! Bekledim gelen yok. Bekledim arayan yok.
Çıktım Kadıköy'e gittim. Yarkın ve yanında bir kaç arkadaş. Tamam bazılarını çok seviyorum ama bazıları...Neyse! Bunlar bilgisayar, internet cafe hebeleeee diye kalktılar. O internet cafe ömrümü yedi resmen. Saçma sapan bir oyun oynadık. Sonra kalktık ve (evet benim zorlamalarım ile) Karin'e gittik. İçtim biraz ama yok olmadı be!
Kısacası bugün beklediğim gibi geçmedi. Aslında başka bir durum ile ilgili bir yazı yazıcaktım ama son anda vazgeçtim. Neden hiç bilmiyorum.