Sevgili anneciğim Galatasaray lisesinden mezun olduğu için franzsızcayı ana dili gibi konuşur. (Hey maşşallah!) Tabii bunun benim üzerinde ki kötü etkileri saymakla bitmez. 3-4 yaşında bir bebe iken, sabahları fransızca şarkılarla uyandırılmak ne demek bilemezsiniz. Haa! Güzel tabii. Ama ayda 1 veya 2 kez böyle uyandırılmak güzel. Her allahın günü bu şarkılarla uyandırılmak değil. Bunun dışında, evde sürekli fransız kanalları açık olurdu. Hem annemin hoşuna giderdi, hem "Şiv'anın kulağı alışsın. İlerde zorluk çekmesin telaffuzda" dendiği için. 8. sınıfa gelene kadar fransızcadan rahatlıkla kaçabildim. Ama ne olduysa o 2003-2004 eğitim-öğretim yılında oldu. O sene sevgili okulum "2.dil koyalım hobareyy" diye bağırarak hem almanca hem de fransızcayı koydular. Sonra dediler ki "Ay siz bu 2 dilden istediğinizi seçin. Biz karışmayız." Ulan! Madem bir iş yaptın tam yap! Niye el kadar çocuğa seçtiriyorsun. Fransızca mı, almanca mı diye düşünürken...Öehh! Ne düşünmesi?! Tabii ki fransızcayı seçtim. Kapı gibi annem vardı. Başım sıkıştığı an anneciğime danışabilirdim. Haa! İşler pek benim umduğum gibi ilerlemedi o ayrı. Annem "Tek başına öğren. Başkalarının anne-babası biliyor mu?!" diye yardım eli uzatmadı. İşin acı tarafı, sınıfta ki bir çok gerizekalının annesi veya babası bir fransız okulundan mezundu. Ve annem bana yardım etmiyordu.
"Çok çileler çektim, çok zorlandım" demeyeceğim. Gayet rahat bir şekilde öğrendim fransızcayı. 1 senede ne kadar öğrettilerse tabii. Sonra LGS mi ne haltsa, ben o dönem biraz salak oldum. "Almanca okiycamm ben yeaa" diye ergen tripleri attım evdekilere. "Aman tamam diyelim. Ergenlik işte" diyen annem. "Ya 8 senedir ingilizce okudu bu kız. Aptallık etmesin. Hayvan gibi ingilizcesi var" diyen babam. "Ehuehe! Babama karşı geleyim. Annem bana yardım eder" diyen gerizekalı Şiv'a. İstediğim okula girdim. Allah kahretsin! Hem Almanca öğrenemedim. Hem o bit kadar olan fransızcamı unuttum. İşin en kötü tarafı, sular seller gibi konuştuğum ingilizce puff oldu gitti.
Geçen seneye kadar... Okulum sayesinde İngilizceyi tekrardan canlandırabildim. (Derslerimin bir kısmı ingilizce işleniyor. İyi ki!) Haa almanca hala yok ama olsun. Arada sırada arkadaşlarla almancayı hatırlama girişimlerimiz oluyor. O kadar. Bu Temmuz ayında Fransızca kursuna gittim. Tabii ben kursa başlarken "Ohh Fransız kültür, İstiklal, Fransızca şarkılar, filmler, hebeele hübelee" diye geziniyordum. Bir de nasıl güveniyorum kendime. Öyle böyle değil ama! "Ben zaten biliyorum biraz fransızca. İlk aylar rahat geçecek. Hahaaaay!" diye hayaller kuruyordum.
"Enne!" Kursa gitmeye başlayınca benim beynim tıkandı. Salak oldum resmen. 2 kelimeyi bir araya getiremiyorum.
(Sakın bana öncesinde getirebiliyor muydun diye sormayın. Denendi-Onaylandı. Bir arkadaşım ile mesajlaşırken iş döndü dolaştı fransızcaya geldi. O da biliyormuş fransızca. 2-3 tane fransızca mesaj attık birbirimize. Sonra o tıkandı. Ben değil! "Ben tıkandım" diyince. "Ehuehe!" diye dalga geçtim. Tabii içimden.)
1 gün geçti, 2 gün geçti bende tık yok. Anlamıyorum. Çözemiyorum. O kelimeler birbirinin içine giriyor. Bir kelimeden bilmem kimin şarkısı geliyor aklıma, onu söylemeye başlıyorum içimden. Kısacası o 1 ay bok gibi geçti benim için. Zaten bildiğim şeyleri kurs sayesinde unuttum sonra yeniden öğrendim. Bir halta yaramadı kısacası. Sonra dedim ki ben "Ayy! Ben hiç tatil yapmadım. Bir tatile çıksam ne güzel olur aslında." Annem dayanamadı "Anneeeem" diye sarıldı bana. 2. ay da yazdırmadı beni kursa. Eylül ayında dedim ki " Yaa okullar başlayacak. Off tam kendime geliyordum yaa. Kötü olucak." Annem kıyamadı "Bebeğiiiim" diye aldı koynuna. Ekim ayı için hazırlık yapmaya başladım bu sefer. "Yaa tam okul başladı. Önce ona alışsam. Hem ehliyet alayım önce. O daha önemli tabii" dedim. Annem "Siktir lan" diye bağırdı. Kısacası yarın annem kursa kaydımı yaptıracak. Bir yanım istiyor. "Vöhöeey! Yeni bir çevre, yeni dostluklar, İstiklal...." Diğer yanım hiç istemiyorum. "Ayhh! Yeni insanlara kendini tanıtma çabası, cumartesi-pazarın ölmesi, fazladan ders çalışmak...."
Lanet olsun! Annem şimdiden ilerisini düşünmeye başladı. "Ehehe 12 ayda bu kursu bitirirsin, diplomanı alırsın. Biraz ara verirsin. Sonra ispanyolca kursuna gidersin. Belki italyanca. Fransızcadan sonra onlar kolay gelir." Hayır "İspanyolca" diyor. Allahım! Çıldıracak gibi oluyorum o İspanya ve İspanyolca laflarında. Nefret ediyorum. Tiksiniyorum. Eskiden en çok merak ettiğim dilden nefret etmek ayrı bir mevzu. Ama öğrenirsem, en azından öğrenmeye çalışırsam bir şeyleri unutabilirim.
Ama bu kurs bana iyi gelecek gibi hissediyorum. Kafamı meşgul edecek biraz. Hem belki canımın acıdığını unuturum.